Hollanda’da Irkçılık Tartışmaları Sürekli Gündemde
Hollanda Ayrımcılık ve Irkçılıkla Mücadelede Acil Aksiyon Bekliyor
Hollanda Ayrımcılık ve Irkçılıkla Mücadele Ulusal Koordinatörü Rabin Baldewsingh, kabinedeki ırkçılık iddiaları nedeniyle istifa eden Yardımlar ve Gümrükten Sorumlu Devlet Bakanı Nora Achahbar’ın ardından, Başbakan Dick Schoof’un kabine toplantısı tutanaklarını kamuoyuna açıklaması gerektiğini belirtti.
Hollanda’da Devlet Bakanı Achahbar’ın, başkent Amsterdam’da 7 Kasım’da UEFA Avrupa Ligi’nde yapılan Ajax-Maccabi Tel Aviv maçı sonrasında Bakanlar Kurulu toplantılarında kullanılan “ırkçı söylemler” nedeniyle istifa kararı almasıyla başlayan ırkçılık tartışmaları devam ediyor.
Ayrımcılıkla Mücadele Koordinatörü Baldewsingh, konuya ilişkin AA muhabiriyle yaptığı değerlendirmede, “Başbakanın ‘hükümette ırkçılık yok’ ifadesini 10-15 kez tekrarlaması, ortada bir sorun olduğunu gösteriyor. Bu kadar çok tekrarlıyorsa, o zaman toplantı tutanaklarını açıklayıp hiçbir şey olmadığını göstermesi gerekiyor,” dedi.
Bakanlar Kurulu toplantılarının “gizli” olduğunu hatırlatan Baldewsingh, “Toplantıda ne söylendiğini bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, kabine üyelerinden birinin başlangıçta Bakanlar Kurulu’nda ırkçı veya ayrımcı bir şey yaşandığını söyleyip daha sonra ‘kutuplaşma’ ifadesini kullandığı,” diye konuştu.
Rabin Baldewsingh, Başbakan Schoof’un lider olarak sorumluluk alması gerektiğini vurgulayarak şunları ekledi: “Başbakan ya ‘bakın gerçekten böyle bir şey olmadı, tutanaklara bakın’ demeli ya da ‘evet, bu oldu ve ben bunun sorumluluğunu üstleniyorum, gelin bunu konuşalım ve yeniden başlayalım’ demeli. Aksi takdirde güvenilirliğini kaybedecek.”
Schoof’un tutanakları açıklamayarak şüpheleri artırdığına dikkati çeken Baldewsingh, “İnsanlar hatta ben bile orada şüpheli bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncenin sadece var olması bile iyi değil. Cuma günü yaşananlar toplumda endişe, bölünme ve kaos yarattı,” ifadelerini kullandı.
Baldewsingh, Hollanda’da toplumsal birliğin tehdit altında olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti: “Bu hükümet bağ kurmak ve köprü olmak istemiyor. 18 milyon nüfuslu bir toplumdan, bunun 1 milyonu Müslüman kökenli vatandaşlardan bahsediyoruz. Hollanda’nın gelecek yıllarda gelişmesi için toplumu bir araya getirmemiz gerek. Şu anki söylem birleştirici değil, bölücü. Hollanda’daki topluluklar, ister siyah ister Müslüman ister beyaz olsun, köprü kuracak, bağ oluşturacak birine ihtiyaç duyuyor.”
-“İslamofobi kurumsallaştı”
Rabin Baldewsingh, Avrupa Birliği’nin ekim sonunda yayımladığı rapora değinerek “Avrupa’da Müslümanlara yönelik ayrımcılığın arttığını ve Avrupalı Müslümanların yüzde 46’sının bir şekilde ayrımcılığa uğradığını hissettiklerini görüyoruz. Bu beni şaşırtmadı çünkü Hollanda’da saygın bir kurumun 2020’deki bir raporuna göre, Hollandalı Müslümanların yüzde 55’i ayrımcılığa uğruyor. Ayrımcılığa uğrayıp uğramadığından emin olmayanları da eklediğimizde bu oran yüzde 69’a çıkıyor,” dedi.
11 Eylül sonrası dönemde Hollanda’da Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve Müslüman karşıtlığının (İslamofobi) yaygınlaşmakla kalmayıp aynı zamanda kurumsallaştığını vurgulayan Baldewsingh, “Bu durum beni gerçekten endişelendiriyor. Ayrımcılıkla Mücadele Ulusal Koordinatörü olarak buna ‘Dur’ demem gerekiyor ancak bu, kolay bir süreç değil. İslamofobi siyasette kurumsallaşıyor ve siyasi söylem o kadar sert ki bununla mücadele etmek gerçekten zor,” diye konuştu.
Hollanda’nın 18 milyon nüfuslu küçük bir ülke için 1 milyon gibi önemli bir Müslüman nüfusa sahip olduğuna işaret eden Baldewsingh, “Toplumu bölemeyiz çünkü bu nefreti getirir ve geçmişte gördüğümüz gibi sadece bir değil, birçok olay yaşanır,” değerlendirmesinde bulundu.
Hollanda’daki durumun sadece sağ kanat hükümetle ilgili olmadığını belirten Baldewsingh, “Sorun şu ki, hem hükümette hem de siyasi partilerde, özellikle Müslümanlar başta olmak üzere çift kültürlü geçmişe sahip insanlar, sığınmacılar veya siyahiler hakkında en çirkin şeyleri söyleyen insanlar var ve bu durmalı,” dedi.
Baldewsingh, “Bu durum sağ kanat hükümetin bir karakteristiği olarak görmüyorum ancak son 80 yılda inşa ettiğimiz topluma bu kadar zarar veren kelimeleri siyasetçilerin, bakanların ve parlamenterlerin kullanması kabul edilemez. Bu konuda gerçekten endişeliyim,” ifadelerini kullandı.